17 Haziran 2014 Salı

kafka biyografisi yazmak




kafka hakkında yazılmış en kapsamlı biyografilerden biriyle karşı karşıyayız belki de en kapsamlısıyla
aslında kız arkadaşım kafka kirgegard niçe filan gibi kuzey avrupalı karanlık yazarları okumamdan pek hoşlanmıyor bugün konuştuğum bi dolmuşçu abinin deyimiyle tilkinin bakır sıçtığı yani baya dağ başı istanbulun dışında bi yerde oturuyorum bi de üstüne bu bunalım gotik adamlar kız iyice kafayı kıracağımdan endişe ediyor haklı olarak zaten doğuştan da melankolik bi yapım var
ama napayım annemler sürekli survivor izliyor evde canım sıkılıyor ben de oturdum okudum iki kitabı da
aslında kafka ilk gençliğimden beri ilgimi çeken üstüne kafa yorduğum bi figür sıkılmadan zevkle okudum ve bitirdim
ancak kitap pek çok açıdan sıkıntılı geldi bana
öncelikle yazarın dili gerçekten ağdalı tumturaklı tamam boş bi adam değil haybeye de konuşmuyor gerçekten önemli şeyler anlatıyor ama cümleler biraz uzun ve karışık
ancak dili güzel kullanan bir yazar hakkını teslim etmeliyim
gerçekten pek çok hakkında kafa yorduğu belli bir adam
zihin açıcı düşündürücü
ancak pek çok nokta karanlıkta kalmış yine de
öncelikle biyografi yazarının sır diye bahsettiği şu şey tamam biraz sıkıntılı bi konu olabilir ama sonuçta karşımızda kutsal bir şahsiyet yok lafı uzatmadan direkt iktidarsız diyebilirsin kızmayız
ikinci sıkıntılı nokta şu
kafkanın hayatını günlük tutmaya başladığı dönemden başlatıyor
bu bana biraz tarih yazıcılığını hatırlattı yani yazının bulunmasından önceki çağ tarih öncesi çağdır ya
kafkanın günlük tutmaya başlamadan önceki hayatı da tarih öncesi gibi karanlıkta kalmış
bu bana biraz saçma geldi
sonuçta gerçekten yaşamış bi insanla ilgili ilk kanıt günlük tutmaya başlaması olamaz ki
bu adamın çocukluk fotoğrafı ailesinin geçmişiyle ilgili bi kanıt vb hiç mi yok
yazarın bu tutumu bana tuhaf geldi
başka kafama takılan meseler de var elbet
ancak sonuç olarak şunu söyleyebilirim eğer kafkayı seviyorsanız gerçekten okunması gereken bi kitap ben kafkanın neredeyse bütün basılı çalışmalarını okudum onla ilgili yazılmış en az on kitap filan da okumuşumdur ama hala bilmediğim pek çok şeyle karşılaştım kitapta yani gerçekten doyurucu bi çalışma olmuş

12. gezegen


danikenin tanrıların arabaları kadar çarpıcı değil öyle olmak istemiş belki çünkü çok iddialı tezler ortaya sürüyor ama çok etkileyici vurucu bi kitap değil insaları şok edip dönüp bütün tarihlerini sorgulatmıyor sadece küçük soru işaretleri kalıyor kafada
aslında arkeoloji ve tarih bilimlerinin biraz kenarında köşesinden geçtiyseniz ortaya atılan iddiaların ne kadar abartılı olduğunu hemen anlarsınız kesinlikle bilimsel bir baş ucu eseri değil çünkü bilimsel metodları kullanmıyor bu kadar az kanıtla bu kadar büyük bişey iddia etmek çok nasıl demeli bilemedim gayri-bilimsel :) neyse bilimden hoşlanan fantastiği de biraz seven okuyucular için güzel bi kitap biraz beyin cimnastiği yaptırıyor işte tavsiye ederim

isaya göre incil



 oldukça "küstah" bir dille kaleme alınmış neredeyse bir karşı-incil saramagonun kitabı
 alaycı biçimde bir incil kaleme almaya çalışmış saramago
ibrahimi dinlerin tanrısıyla sorunları var
isayı ise tanrının oğlu veya peygamber olarak değil insan olarak ele almaya çalışmış daha çok
ancak "tarihi isa" pek yok kitapta
din kitaplarındaki isa da pek yok
daha çok gerçekle düşten ve yer yer efsanelerden beslenmiş bir kitap var karşımızda
 olayların geçtiği döneme ve dönemin yaşantısına ait güzel ayrıntılar var kitapta
dili akıcı yalın ve çıplak
hatta zaman zaman dili yakacak kadar acı
fantasitik realistlere benzettim üslübunu marquezi andırdı

3. dünya sosyalizm ve milliyetçilik







hikmet kıvılcımlının hayatını okurken aklıma geldi üçüncü dünya ülkelerinde sosyalizm ile milliyetçiliğin ne kadar iç içe geçtiğini fark ettim.evet aslında tam anlamıyla bir üçüncü dünya ülkesi sayılmayız türkiye bu açıdan kendine münhasır bi ülke ama bi koloniyel ülke de değildik yarı koloniydik osmanlının son dönemlerinde
bazı açılardan kaderimiz üçüncü dünya ülkeleri ile ortak oldu ülkemizde ne sosyalizm tam anlamıyla ve sadece sosyalizmi ifade ediyor ne de milliyetçilik
üçüncü dünyada sosyalizm sadece çalışma saatleri ile ücretlerle sınırlı bi kavram değildi ya da milliyetçilik sadece orta çağ kurumlarından moderniteye geçisi ümmetten millete geçisi ifade ediyordu sadece
düyanın sanayileşmemeiş ülkelerinde batıya eklemlenmiş sömürge ekononomisi kendine özgü siyasal yapılar oluşturdu
ulusal bağımsızlık savaşlarında sosyalizm zaman zaman milliyetçi tonlar taşıdı ya da tam tersi milliyetçilik bazen ağır sanayi hamlesi ve kalkınma olarak algılandı
tarih doğal akışında akamadı üçüncü dünya ülkerinde sürekli batı müdahalesi buna imkan vermedi
ve özellikle ortadoğu karmaşık siyasi bi atmosfere büründü
ittihat terakki ihvan baas jön türkler sultan abdülhamid kemalizm milli demeokratik devrimciler stalinizm demir kırat askeri darbeler ayaklanmalar anayasal devrimler sekteryan çatışmalar irredentizm neo-osmanlıcılık topyekün halk ayaklanmaları tahrir
önümüzdeki birkaç yüzyıl boyunca da sanırım karmaşık bir coğrafya olmaya devam edeceğiz
söz açılmışken vetvelle çizilen sınırlar meselesine değinmeden edemeyeceğim
evet ortadoğu ve afrika ülkeri gerçekten çok suni sınırlara sahipler önümüzdeki birkaç onyıl boyunca bunun meydana getireceği çatışmalara tanık olacağız gibime geliyor
gündemin en sıcak konusu ışid de aslında bu suni sınırlara bi tepki niteliğinde güçlendi