20 Nisan 2016 Çarşamba

ada

adaya ilk kez yıllar önce turist olarak gelmişti.pek tanımadığı bir kızla birkaç gün bir pansiyonda kalmışlar biraz öpüşmüşlerdi.kızın pantolonunu asla çıkarmadığını hatırlıyordu sadece.bikaç hafta çıkmışlar sahil beldelerinde gezmişlerdi.birkaç yıl sonra iflas etmiş arabasını evini her şeyini satmıştı.şimdi bu adaya tekrar geliyordu.bu sefer bir turist olarak değil bir evsiz olarak.neden bu adayı seçtiğini de hatırlamıyordu açıkçası.yaşadığı şehre de uzaktı.aslında ülkenin bu yerlerini hiç bilmiyordu. ada merkezinde küçük bir kasaba vardı kuzeye gittikçe ada daralıyordu ilerde birkaç köy vardı.ada sakinleri ne kadar umursamaz insanlar diye düşünmüştü.çünkü köylere sadece birinci köy ikinci köy üçüncü köy gibi sıradan hikayesi olmayan duygusuz isimler kurmuşlardı. adanın yabancı yerlileri onyıllar önce yaşanan savaşlarda ya ölmüş ya da adayı terk etmiş gelenler de köylere tekrar isim vermeye gerek duymamış. üçüncü köyün olduğu yer galiba koruma bölgesi gibi bişeydi burdaki evler aslında bunlara ev demek bile güçtü barakalar diyelim o kadar bakımsız ve yıkık haldeydi ki sanki yüz yıl önce yaşanmış savaş burada hala devam ediyor gibiydi.adalıların bu evleri tamir etmesi yasaktı galiba çünkü doğla parkın içinde kalıyordu. üçüncü köyün sakinleri gerçekten dışlanımış insanlardı etnik azınlıklar evsizler işsiz güçsüzler... ikinci köyün oralarda turistik tesisler filan vardı.havalı butik oteller hippi tarzı adamların takıldığı kamplar filan.buralarda pek ev de yoktu.parası yetmezdi olsa da.üçüncü köye geldi bu yüzden.yolculuğun çoğunda otostop çekti.sonra zeytin ağaçlarının ortasında terk edilmiş bir barakaya yerleşti ve uyudu. artık bir aydır adada yaşıyordu.pek kimseyle konuşmuyordu.haftada bir yürüyerek merkeze iniyor yumurta filan alıyordu.kısa hikayeler yazmaya çalışıyordu.ama çok geçmeden sıkılıyordu hepsinden.resim çizme yeteneği yoktu.malzemesi de.keşke resim çizmeyi öğrenseydim diye düşündü.belki de yeteneği vardı.küçükken derslerde karikatür çizerdi hep.hatta bu yüzden sık sık azarlanırdı.bu arada adanın manzarası gerçekten çok güzeldi.etrafında yüzlerce küçük ada daha vardı.ortalarında ise sonsuzluk gibi uzanan masmavi bir deniz.burda sonsuza kadar yaşabilirim belki diye düşündü.ama parası yavaş yavaş bitiyordu.evsiz bile olsanız paraya ihtiyacınız oluyor.garipti bu.kafasında evsizleri hiçbir şeye hitiyacı olmayan hayattan tamamen kopmuş insanlar olarak düşünürdü.ama her gün ekmek ya da yumurta alması gerekiyordu.bazı geceler üşüyordu.etrafındaki herkes de onun gibiydi diğer evsizler ya da mülteciler sürekli etrafta yenilecek bir şey arayarak ya da dilenerek hayatta kalmaya çalışıyorlardı.gerçek özgürlük bu değil diye düşündü.hayatta hiçbir amacı kalmamıştı.ama canına da kıymak istemezdi.çünkü canı acırdı.hiç parası yoktu.evi yoktu.hiçbir şeyi yoktu.