17 Mayıs 2013 Cuma

kavramlar ortasında yalnız bir çocuk

nereden başlayacağını bilmiyordu.çok geç kalmıştı belki de.aslında evet çok geç kalmıştı.ama hala ihtimaller vardı.zaten ihtimaller de olmasa ölüden farkımız olur muydu?ölüm demek biraz da ihtimal dışı olmaktı.ölü birinin ikinci bir şansı,herhangi bir şansı,yeni ihtimalleri,fırsatları olmazdı.evet hala biraz ihtimal vardı.tamamen geç kalmış sayılmazdı.ama pek az da şey kaybetmiş sayılmazdı hani.orta halliydi.ne iyi ne kötü.
yıllar önce başlayan saçma sapan yolculuğu hala devam etmekteydi.
kafası kavramlarla dertteydi.türkiyede doğup büyüp de kafası kavramlar arasında gidip gelmeyen kimse yoktur zaten.doğulu muyuz batılı mıyız?o muyuz bu muyuz?sağcı mıyız solcu muyuz?o kadar çok desen vardı ki insanın işin içinden çıkması bir hayli zordu.bazen binlerce yıllık tarihimiz var diye övünürüz.aslında belki de çok iyi bişey değil binlerce yıllık tarihe sahip olmak.her şey iç içe geçmiş.büyük bir kimlik bunalımı ortasındayız.yeni bir ulus yarattık.ondan önce bi imparatorluk kurduk.yine bu topraklarda kurulmuş onlarca imparatorluktan biri.
kavramlarla kafamız o kadar karışık ki.anadolu bi çelişkiler ülkesi.istanbul.balkanlar.kafkaslar.birbiri içine girmiş siyaset.sürekli maske değiştiren yaşlı bir kadına benziyordu bu ülke.ve yaşlı bir kadar inatçı,yaşlı bir kadar katı.ama bir yandan da hala çocuksu.sürekl kendini yeniden üreten bir ülke.
köyden kente göç,savaşlar,yıkılan imparatorluklar,sıfırlanan kültürler.anlatacak o kadar çok hikaye var ki bu ülkede.ve ileride anlatılacak onlarca yüzlerce binlerce hikayeye gebe.
işte ben burada doğdum.1983 yılında izmirde.şimdilerde istanbulda memleket neresi diye soran herhangi birine izmirliyim diye cevap verdiğinde 'ya aslında solcular da fena inanlar diil hani' diye karşılık aldığım kent.ben doğduğumda böyle bir imajı yoktu.babam doğduğunda demokrat partiliymiş kent.dedem doğduduğunda henüz büyük yangın sonrasında yeni kuruluyormuş.ondan öncekilerin izmiri ise bambaşka.azınlıklarla dolu rengarenk bi liman kenti.kocaman yelkenli gemilerle dolu çok çok farklı bi yer.
zaman pek çok şeyi değiştiriyor.örneğin kent kelimesini ele alaım.dil devriminden önce kent yerine şehir kelimesi kullanılırdı.kentler sadece morfolojik vb açılardan değil lingustik olarak bile değişiyor bu ülkede.şimdi şehir yine daha sık kullanılıyor.ileri de belki -şu toplu konut lüks site karışımı yerlerde sıklıkla kullanılan 'city' ibaresinden yola çıkarak- şehir ya da kent yerine city kelimesini kullanacağız.kim bilir.
yine bana dönelim.evet seksenlerin başında doğdum.özel dönemi çocuğuyum.vergilerinizle yol su yapıcaz dönemi çocuğu.tek kanallı televizyon sabahları istiklal marşıyla açılırdı.küreselleşmemin yeni yeni ivme kazandığı yıllar beri yandan.kapitalizmin yüz değiştirdiği bir dönem.soğuk savaşın en ılık yılları.rusyayla amerika pek sütrüşmüyorlar.dünya sanki daha yavaş dönüyor.seksenler sıkıcı bir on yıl.müzik siyaset sinema edebiyat her anlamda sıkıcı.yeni bir şey yok.on ya da yirmi yıl öncenin yenileri çoktan eskimiş.çiçek çocuklar kırklarına gelmiş.sağlıklı yaşam modası başlamış.bir kaç ufak tefek ayrıntı dışında sıkıcı.
seksenlerin türkiye için en ilgi çekici yanı büyük bir nüfus patlamasının yaşanmasıçekonomik büyüme atlantik kapitalizmine hızla entegre olmanın beraberinde getirdği bi olduygu.bir de 70lerin o çalkantılı ve kanlı yıllarından sonra insanlar biraz olsun nefes alma fırsatı bulmuştu.bu durumlar büyük bir nüfus patlamasını tetikledi.sosyal demokratlar ücretleri yükseltti.babam ilk kez seksenlerde fabrika işçilerinin işe arabayla gelip gitmeye başladıklarından.fabrikanın tarihinde ilk kez seksenlerde park yeri kavgası yaşandığını anlatır.evet refah düzeyimiz artıyordu.ama gelecek bu büyük türkvari baby boomer olayını karşılayacak kadar değil.
ilk orta ve liseyi mahallemizin yakınlarında mahalle okullarında okudum.düz devlet okullarıydı bunlar.ne çok iyi ne çok kötüydü.ortalamaydı etrafımdaki her şey.babam ortalama bir işte çalılıyor ortalama bir maaş alıyordu.annemin eğitim düzeyi türkiye ortalamasındaydı.iki kardeştik.ortalama.her şeyimiz ortalamaydı.biraz para biriktirip elden düşme bir araba alabilecek ya da yaz tatilinde bi otel de olmasa da pansiyonda filan konaklayabilecek paramız vardı.ayda bir kemeraltı çarşısında döner yemeye giderdik.her şeyimiz sıradandı.55 ekran televizyonumuz.salonda içinde hiç kullanmadığımız bardaklarla dolu olan bi vitrinimiz vardı.ama nedense ben karşı konulmaz biçimde sıkılıyordum her şeyden.yaşadığım hayat çok mükemmel olmasa da köydeki ya da manisadaki kuzenlerimi kıskandıracak bi hayattı.izmirde yaşıyordum,onbeş dakka yürürüsem denize çıkabiliyordum.anti parantez izmirin kızları da çok güzeldi.ama ben mutlu değildim.neden bilmiyorum.tamamen tıbbi bir nedenden de olabilir.
okulda ortalama bir öğrenci sayılmazdım.ama çok aptal da değildim.biraz ders çalışsam ileri de hani tıp hukuk filan olmasa da orta halli bir şey kazanabilecek bir zekaya ve imkana sahiptim.
zaten lise yıllarım boyunca okul derslerine biraz da bunun farkında olduğum için pek çalışmadım.vaktimin büyük kısmı uzun uzun düşünmek,bir kimliğe angaje olmaya çalışmak ve dünyayı tanımakla geçti.biraz sarsıntılı bir dönemdi.lise çağının sonlarına geldiğimde beni bekleyen onlarca olumsuzluktan habersiz öylece takılıyordum.
berbat yolculuklar içindenb çıkılmaz yalnızlıklar yanı başımdaydı.dünya 2000 yılına girmemizi kutluyordu.o zamanlar çoğu insan acaba ikibinde kıyamet kopar mı acaba diye düşünmeden edemememişti.milenyum çılğınlığı sarmıştı dört bir yanı.
2000 yılı belki planetimize olmasa da bana ağır darbe indiricek olayların başlangıcı olmuştu gerçekten.


1 yorum:

  1. devamı var mı...bana yarım kalmış gibi geldi hatta bundan da sıkılmış ve orada bırakmışsın gibi..ben de o yıllarda çocuktum,benimki de köyde yalnızlıktı ama gerçek yalnızlık:))
    önizlemede bakıyor musun sayfana,siyahın üstünde beyazı okumak çok yoruyor,sayfa renklerini değiştirmelisin bence;)nacizane birokuyucu tavsiyesi sadece...

    YanıtlaSil