26 Ekim 2013 Cumartesi

tam olmamış gibi bir hayat,beyazıt,kayaşehir ve sevginin imkansızlığı üzerine







genç adam beyazıttaki edebiyat fakültesinin önündeki tramvay yolundan hızla karşıya geçiyordu.engellerden atlayarak.aslında biraz ileride lambalar vardı.ama orayı bilmiyordu.
ahmet bu yıl otuz yaşına basacaktı.ancak en fazla 25 filan gösteriyordu.onu görenler belki,belki değil büyük ihtimalle derse ya da sınav gibi bişeye yetişmeye çalışan bi öğrenci olduğunu düşünmüşlerdi.hayır ahmet öğrenci değildi,tam tersine öğretmendi.(artık her nasıl tam ters oluyorsa)
hayatı boyunca en favori mesleği olmamıştı öğretmenlik.hatta en sevdiği on meslek içinde onuncu sırada bile olmazdı herhalde.küçükken,büyüyünce ne olacaksın gibisinden sorulara hiçbi zaman öğretmen olucam diye cevap vermemişti.hatta büyükleri ona olabileceği meslekleri sayarken sıra öğretmenliğe geldiğinde,hayır asla dediğini gayet net hatırlıyor.(sorunblu bir çocukluk geçirmişti.öğretmenlerini hiç sevmezdi.)

öğretmenlik onun için sadece kamu hizmetine girmesini sağlayan bir meslekti.meslek seçiminde bocaladığı bir dönemde öğretmenlik ona güvenli bir liman gibi gelmiş ve bu bölümü tercih etmişti.aslında sadece ve sadece devlet memuru olmak için girmişti bu mesleğe.aslında çok geçmeden öyle bi yer olmadığını anlamıştı.ama geri dönememeişti.beş yıl boyunca kpssye girip çıktıktan sonra aslında başka bişey okusa da yine devlet memuru olabileceğini,hatta daha kolay olabileceğini anlamıştı.ama biraz geç olmuştu.

yirmili yaşların sonların nihayet sınavda başarılı olmuş (aslında her sene aldığı puanı almıştı ama o sene nispeten çok alım olmuştu) ve istediği kamu hizmetine bir ucundan girmişti.artık stajyer öğretmendi.ve üstelik hep çok merak ettiği hep görmek istediği oradaki yaşamla ya da kendi kuracağı yaşamla ilgili hayaller kurduğu istanbulda.evet biraz dışında gettosunda ama yine de istanbulda.
yeni işi zordu,her sabah güneş doğmadan uyanıyor yaklaşık bir saat otobüs yolcuğu ardından gaziosmapaşanın uç mahallerinden birine ulaşıyor,yetmiş kişilik,üstelik yetmişi de birbirinden yaramaz bir sınıfa ders anlatmaya çalışıyor,torpiile yirmibeş yaşında müdür olmuş bir adamdan sürekli fırça yiyor,işten atılmakla tehdit ediliyor,her gün sinirleri laçka olmuş bir şekilde şehrin bir diğer ucundaki toki konutlarına dönüyor,sıkıcılıktan kendi kendini bir gün asacakmış gibi duran bu yerde akşamın olmasını uyumayı ve ertesi gün tekrar işe gitmeyi bekliyordu,hani hayalini kurduğu istanbul bir kartpostaldak kadar uzaktı sanki ona.bir şehir dışılık,bir yere gidememek,beton taş ve soğuk.

aslında hayatı tam olarak böyle başlamamıştı.küçükken küçük icatlar yapmaktan,etrafı araştırmaktan hoşlanan bi çocuktu.filmlere aşıktı.gelecekte muhtemelen sanatla tarihle filan uğraşacağını düşünürdü.liseyi bitirdiğinde bu yönde bişeyler yapmaya çalıştı.ama katsayı engeli diye bi engel vardı o zamanlar.hem de ne engel.sınav kitapçığını fullese bile ancak iki yıllık bi yer tutturabiliyordu.onu da bayburt ya da ıspartada filan.derken tren yolculukları,geleceği olmayan bir hayat başladı onun için.hayalkırıklığı ve pişmanlıklarla dolu hayatının ikinci perdesi.bölüm değiştirdi.yazları kameramanlık yaptı.hayat çok zordu.maaşlar ise çok az.
devlet memuriyeti en güzeliydi.tekrar girdi sınava.öğretmenlik yazdı.yine tren yolculukları.makarna.soğuk odalar.hiçbi zaman o hayalini kurduğu amfide ders dinleyen ahmeti yaşayamadı.ahmet hep liseden bozma bi kasaba okulunda,geleceği olamyan bir şey peşindeydi.filmlerde gördüğü o "college" tadından binlerce kilometre uzakta.
hep bir olmamışlık hissiyle yaşadı.sıfırı tüketmek üzereyken memuriyet imdadına yetişti.maddi açıdan milyonları vaadetmiyordu.ama açlık çekmekten iyiydi.keşke babam zengin olsaydı diye düşündü.new yorkta sinema okumayı düşündü.
ama gaziosmanpaşada bir ortaokul öğretmeniydi.
garip bi şekilde hala ümitleri vardı.tekrar girdi sınava.hep çok merak ettiği istanbul üniversitesini yazdı.hayatında bi kerecik de olsa gerçek bi üniversitenin sırasında oturmak istedi.ve belki mümkün olursa gelecekte bir gün istediği bir şeyi yapabilmeyi.

hikayemizin başına dönecek olursak.tramvay yolundan hızlı hızlı karşıya geçen ahmete dönelim.okula girdi.yarım saat sonra dışarı çıktı.kalabalığı takip ederek bu sefer lambaların olduğu yeri keşfetti.ordan geçti karşıya.ufacık bir belge eksik diye kaydı yapılmamıştı.içinde garip bir his vardı.neden hiçbirşey istediği gibi gitmiyordu.yani tam olarak istediği gibi.
hoşlandığı kız güya istanbula gelecekti.o da onun gibi bir süredir işsizdi.kpssye girmişti.istanbulu yazsa büyük ihitimal gelecekti.yazdı da bir sürü istanbul yazdı tercihlerine.günlerce beraber tercih listesi doldurdular.şindlerin listesi gibi oldu ki ki ki diye espiriler yaptılar.uzun uzun uğraştılar.sonra tercihlerin verileği son gün gidip başa bi akhisar ekledi kız.ve akhisara gitti.
kendini mutlak bir yalnızlık ve başarısızlığa mahkum edilmiş gibi hissediyordu.ne yapsa geçmiyordu içindeki bu his.
sank tam olmamamış bir hayat yaşıyordu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder