7 Şubat 2012 Salı

olmayan adam



olmadığımı ilk kez 29 yaşımda fark ettim.aslında uzmanların söylediğine bakılırsa bunu ilk kez fark etmek için oldukça ileri bir yaşmış benimki.fark eder etmez çeşitli dallardan uzmanlara ve ruh hekimlerine gittim.çeşitli psikometrik sosyodinamik sosyoekonomik termodinamik vb testlere girip çıktım.yerli ve yabancı pek çok fizikçi ekonomist filozof görüntüleme uzmanı sembolist şair spritüel lider taşlama ve toplumsal hiciv tarzı eserler veren yazara danıştım.evet tahminlerim doğru çıkmıştı.ortada ne bir metafor sanatsal bir söyleyiş vb vardı ne de bir akıl hastalığı ya da metafizik bir durum.bir mesaj filan vermeye de çalışmıyordum.görünmez adam filan da değildim.toplumun aksayan yönlerini hicvetmek gibi bir niyetim de yoktu.uzmanların genel kanısı gerçekten de olmadığım yönündeydi.ilerleyen zamanlarda arşiv taramaları ve buna benzer pek çok yöntemle de olmadığımı kesin olarak ispat ettim.içimde en ufak bir şüphe kalmamıştı.evet ben gerçekten yoktum.basbayağı yoktum işte.aslında bunu bu kadar uzun süre fark etmemiş olmamama da için için biraz sinirlendim.zaten danıştığım uzmanların pek çoğu şaşırarak ilk kez böyle bir vakayla karşılaştıklarını itiraf etmişlerdi.bunca zamandır olmadığımı nasıl fark etmediğimi sormuşlardı şaşkınlık içinde.(daha doğrusu bunca zaman bana var olduğumu düşündürenin ne olduğunu)
aslında yaklaşık otuz yıllık hayatıma dönüp baktığımda bunu anlamamak aslında çok da güç değildi.ilk hatırladığım çocukluk anılarımda bile vardı bunun izleri.varlığımdan haberdar bile olmayan (zaten çoğunlukla evde de olmayan) bir baba ve sadece evde bir şey kırıldığında beni arayan bir anne büyütmüştü beni.pek çok şeyi hatırladıkça taşlar yerine oturmaya başlıyordu.mesela ilkokulda hiç tahtaya kalkmamıştım ya da hiç takdir ya da teşekkür almamıştım.küçükken hiç arkadaşım olmamıştı.aslında en başından beri olmadığımın ispatlarıydı bu tip ayrıntılar.
aslında bir yandan da güzel bir şeydi olmamak.on sene üniversite okumak için şehir şehir sürünmüştüm beş senedir işsizdim.kız arkadaşım beş para etmez ve ayrıca ona pislik gibi davranan bir adam için beni terk etmişti.hayatta çekmediğim eziyet kalmamış gibiydi.doğduğum günden beri her yerde dayak yemiş itilmiş kakılmış hayvan muamelesi görmüştüm.benden kat kat salak adamlar yine benden kat kat iyi yerlerdeydi.olmuştum da ne olmuştu?hayatıma şöyle bir dönüp bakıyorum da iyi ki yokmuşum diyorum.gerçekten varolmadığımı ilk kez anladığım zaman  aslında gerçekten çok mutlu olmuştum.(en başta mühtiş bir rahatlama hissiydi bu.adını ne koyarsanız koyun nedenine ne derseniz deyin aslında en başından beri hiç olmamış ve olmayacak olmak.işte bu durum bu gerçeklikti mutluluğumun kaynağı.geriye ne pişmanlık ne endişe ne vesvese ne de geleceğe geçmişe ya da şu ana yönelik herhangi bir şey kalıyordu hakkında düşünecek)düşünüsenize korku filmi gibi bir hayatınız olmuş hemen hemen son otuz senedir.sonra birden fark ediyorsunuz ki aslında siz yoksunuz.ve bütün bunlar da sizin kafanızda uydurduğunuz bir rüya ya da kötü ucuz bir film.aslında mutlu olmak tabiri az kalır resmen mutluluktan havalara uçmuştum bunu ilk anladığımda.artık gerçekten özgürdüm neredeyse.keşke bunu daha önce fark edebilseydim.yıllar boyu olduğum sanrısına kapılıp ordan oraya sürüklenirken olduğumu zannedip zaman zaman komik zaman zaman da acınacak hallerde varmışım gibi davranmaya çalışırken umutsuzca olduğumu ispatlamaya çalışırken ne kadar çok şey kaybettiğimi anladım.yıllardır sokaklarda aylak aylak gezinen gecenin kör saatlerinde karanlık sokaklarda yerlerini siyah apartmanlarından sızan televizyon ışığından bulabiceğiniz  boş sarı odalarında beyhude hayallere dalıp giden yalnızlıklarını yoksulluklarını ya da şansızlıklarını olmayacak şeylerde doldurmaya çalışan o olmayan insanlar topluluğundan biri olmaktansa bunca yılı hayali ve emeği boşu boşuna harcamaktansa bu anlamsız sürüklenişe daha çabuk bir son verebilirdim oysa.burdan benim durumumda olanlara sesleniyorum eğer kendinizden süphe ediyorsanız lütfen testlerinizi bir an önce yaptırın.


1 yorum: