31 Mayıs 2012 Perşembe

alem buysa kral benim





körfez savaşıyla ilgili abd hükümetini topa tutan açıklamaları,muhalif tavrı ve son olarak da adını anmak bile istemediğim o başarısız filmiden (tropik fırtınada bolca alay edilir bu filmle) sonra sean penn abinin kariyeri neredeyse bitme noktasına gelmişti.hatta oynadığı dead man walking filmine nazire yaparak şan abiyle ölü adam yürüyor bakın gibisinden dala geçenleri de gördük.(hani kariyerini bitirdi gibisinden) ancak sean penn bütün olumsuzlukları aşmayı bilerek sahnelere deyim yerideyse fırtına gibi döndü bu filmle.oyunculuk senaryo görüntü yönetmenliği cast seçimi dramaturji allah ne verdiyse sinemayla ilgil her şeyin tavan yaptığı bir filmle karşı karşıyayız.

hikaye büyük buhran yıllarının abdsinde geçiyor.ekonomik sıkıntılar işsizlik... aslında gazap üzümlerini izlediyseniz dönemin genel atmosferiyle ilgili üç aşağı beş yukarı bi fikriniz vardır.amerikan tarihinin en karanlık sayfaları.bunun yanında "amerikan ulusu" duygusunun en pekiştiği yıllar.aslında film tarihimizle biraz hesaplaşalım havası taşıyor.bizi amerikanın çok da uzak olmayan geçmişine götürüp bu ulus nasıl kuruldu,bizi iyi ve kötü yapanlar nelerdir filan gibi şeyler üzerine kafa yoruyor.ülkenin özel tarihiyle ilgili bir arşiv niteliğinde.ve bütün bunların yanında "iktidar" nedir ne değildir bunu  sorgulatmaya çalışıyor.

gerçek bir hikayeye dayanıyor film.aslında gerçek bir hikayeyi biraz alıp değiştirerek yansıtmış başka bir filmin yeniden çevrimi.(aslında gerçek bir olaydan yola çıkılarak yazılmış bir roman uyarlamasının tekrar çevrimi.üff)




hikaye nedir ona gelecek olursak.efendim malum otuzlu yıllarda büyük bir ekonomik buhran bütün dünyayı yakıp kavurmakta.rusya leninin nispeten ılımlı sosyalist politikası "nep"i bırakıp katı stalinist bir devletçiliğe yelken açmış.italya krizi faşizmle atlatma yolunu seçmiş.almanya tercihini nazizmden yana kullanmış.latin dünyası ise "üçüncü dünya faşizmi" denilen şeye dönüşmüş.cunta idareleri filan.japonya çareyi sağa sola saldırarak genişlemekte bulmuş.özetle dünyada taşlar yerinden oynuyor.liberalizm sadece abd ve ingilterede tutunabilmiş gibi.ama oralarda da durum "demokrasi" açısından pek iç açıcı değil.ingilterede ufak ufak kıpırdanmalar var.
gelelim filmin konusunun geçtiği abdye.efendim güney eyaletlerinin birinde huey long diye bir adam popülist politikaları ve kitleleri etkileyen hiabet gücüyle vali seçiliyor.karizmatik ve otorter.ve giderek daha baskıcı yöntemlere başvurmaya başlıyor.bu adama abdnin gelecekteki hitleri gibi yakıştırmalar yapılıyor.gelecekte totaliter bir hükümet formunun tüm abdyi saracağı ve "demokrasi"nin yok olacağı endişesi var.

film gerçekten yaşamış bu adamın ismini cismini biraz değiştirerek ama olayın özüne pek dokunmadan dönemi anlatmaya çalışmış.ben her dönemin bir ruhu olduğunu düşünüyorum.bence bu film anlattığı dönemin ruhunu güzel yansıtmış.

1 yorum: