29 Mayıs 2012 Salı

sistem içi muhalefet ve denetimli serbestlik

son günlerde alıp başını giden kürtaj tartışmaları nedeniyle facebook listemdeki pek çok kişinin george carlin videoları paylaşmaya başlamasıyla birlikte oturup bu yazıyı yazmaya karar verdim.(evet uzun bi giriş cümlesi oldu farkındayım) bir komedyenin sahneye çıkıp başkan dahil herkese ve her şeye küfür etmesini bazı arkadaşlarıma anarşist muhalif cool vb bir şey gibi geliyor.aslında durum görünenden oldukça farklı.bir kere o sistemin en tepesindeki insana çıkıp ekran kaşısında küfür etmeniz o sisteme dahil olmadığınız anlamına gelmez.
bill maher vb muhalif seslerin aslında sistem için ciddi bir tehlike oluşturmadığı gün gibi ortada.amerikada muhalefet partisi yok.biri cumhuriyetçi biri demokrat ismindeki iki partinin karagöz hacivat benzeri atışmasından ibaret amerikan sisyasal hayatı.marksizm ülkeye geç girmiş.aslında hemen hemen rusyayla aynı zamanlarda o kadar da geç değil ama avrupanın geri kalanına göre oldukça geç.bir de ülkenin genel siyasetinin tarih içinde avrupanınkinden çok farklı bir yol izlediği malum.tamam abdde sol yok.(sosyal demokrasi bile).çok cılız bir abd komünist partisi var.ve evet çok eski bi geçmişe de sahip.ancak oldukça sembolik.bir de sanırım sol içindeki güncel tartışmalrın biraz uzağında olmakla birlikte yanlış hayıtlamıyorsam revizyonist olduğu söyleniyor bu partinin.yeşiller ise hala emekleme aşamasında.efendim neyse işte abdde ciddi anlamda örgütlü bir muhalefetin varlığından söz edilemiyor.sendikalar zamanında mafyayla işbirliğine gidilerek etkisizleştirilmiş.(bknz: hoffa) komedyenler diyorduk.amerikalı liberal komedyenler bush başta olmak üzere amerikan muhafazakar siyasetine fazlaca yükleniyorlar.pek çok konuda adamlara hak vermemek mümkün değil.ancak bazen saçmaladıkları da olmuyor değil.(hadi muhafazakarlar ne diyorsa tam tersini diyelim havasındalar biraz.sanırım bazıları bundan kaynaklanıyor)
özellikle içlerinde sesi en gür çıkan george carlin.adam oy vermeyin bile diyor.(bill maher sadece cumhuriyetçilere oy vermeyin diyor sanırım) ancak bunun dışında sistemi değiştirmek için somut bi önerileri yok.




adamlar sahneye çıkıp başkana küfür ediyor ve seyirciler de bol bol gülüp biletlerinin hakkını aldıklarını düşünüp evlerine gidip uyuyor.ve kapitalizm son buluyor.öyle mi?bence hiç de öyle değil.kapitalizm dünyayı yok edene kadar durmayacak diyor pek çok okumuş yazmış insan.evet belki haklılar.bunun için kendilerince bir şeyler yapmaya çalışlıyorlar.geri dönüşümlü ürünler kullanıp al gore'a oy veriyolar.kendilerince bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.ancak bu çabaları dünyayı kurtarmaya yetecek mi pek sanmam.
aslında şu "sistem" ve "kapitalizm" sözcüklerinin içini biraz doldurmak lazım.kapitalizm denince akla önlerinde chiavas viskileri uzun bir masanın etrafında oturmuş şişman takım elbiseli adamlar geliyor.dünyayı bir avuç kodamanın yönettiğini her şeye onların karar verdiğini düşünüyoruz.aslına bakılırsa durum hiç de öyle değil.bence kapitalizm güçlü bir imaj öncelikle.bir davranış biçimi.üniversitedeyken sıkı bir solcuyken okul bitince iyi bir şirkete girmek için cv doldurmaya başlayan o gençten kenara fazladan üç beş kuruş koymaya çalışan ayakkabı boyacısına kadar hepimiz onun bir parçasıyız.(fazla matrixvari oldu.evet kaşık yok.) kapitalizmi eleştirirken bile aslında ona hizmet eden bizler.
gelelim muhalif komedyenler mevzusuna.sistem bu abileri pek umursamıyor gibi görünüyor.evet umursanmıyorlar.hatta umursamama sistemin kullandığı bir silah burda.amerikada bir sahne şovunda ya da bir televizyon dizisinde başkan dahil ülkede sözü geçen herkesle ya da kabul gören bütün değerlerle alay edebilirsiniz.sistem bunu umursamaz.kesinlikle cezalandırmaktan daha iyi bir yol.sistem için.aslında bu tip eleştiriler sisteme iyi bile gelir.halk gidip biraz ağlenir bağırır çağırır stres atar.gazı alınır.
sistemler krize girdiklerinde ya da güçsüzleştiklerinde baskı silahına sarılmaya başlarlar.güçlü liderler ortaya çıkar.devlet yüzünü daha çok göstermeye başlar.aslında bu o sistemlerin güçsüzlüklerinin ve içine düştükleri acizliklerin bir sonucudur.güçlü sistemler hitlerlere mussolinilere ihtiyaç duymaz güç gösterine havalı geçit törenlerine gerek duymaz.ya da sansüre.
osmanlı örneğini düşünelim.gücünün en zirvesinde olduğu dönemde osmanlı devletinin tek bir sarayı vardı.oysa devlet ne zaman güçsüzleşmeye başladı birden saray sayısında artış görüldü.devlet giderek küçülürken nedense sürekli saray yaptırılıyordu.önceleri halk padişahların adını bile bilmezken çöküş döneminde karizmatik ya da otoriter padişlar ortaya çıkmaya başladı.her şeyle ilgili fermanlar yazan sürekli bir şeyler hakkında emirler yağdıran yaşamın her alanına karışmaya başlayan padişahlar gördük.




neyse özetle konuyu toparlayacak olursak aslında pek çok arkadaşımın cool bir hareket olarak gördüğü sadece basit hatta teşvik edilen sistem içi bir muhalefetten ibaret.sadece denetimli bir serbestlik.güçlü sistemlerin örgütlü bir muhalefetle karşılaşmadan baskı silahına başvurmadığını düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder