13 Kasım 2011 Pazar

bimleşmek


bir süpermarketin müşterisine göre ürün satması ya da dükkanını müşterisine göre düzenlemesi son derece normal ve alışılagelmiş bir durum.ancak müşterinin bir süre sonra gittiği markete benzemeye başlaması sanırım pek rastlanamayan tuhaf bir durum.dünyada eşi benzeri görülmemiş bu hadiseyi başardığı için bimi ucuz fiyatlarının yanında bir de bunun için kutlamak lazım diye düşünüyorum.
şöyle ki marketin ucuz ürün politikası bir süre sonra ruhunuza o kadar işliyor ki bir süre sonra her şeyin daha ucuzunu aradığınızı şaşırarak farkediyorsunuz.günlük hayatınıza iş ilişkilerinize hatta aile ve aşk ilişkilerinize kadar sızıyor bu durum.
aslında her gün bime giderken gerçekten de her şeyin en ucuzunu bulacağınızı biliyorsunuz.bimin size esas sattığı şey işte bu vizyon.süpriz yapmıyor sizi şaşırtmıyor.üstün bi kalite vaadetmiyor.sadece en ucuzunu bulacağınızı söylüyor ve gerçekten de en ucuzunu buluyorsunuz.bir süre sonra markaya güven hatta bir tür huşu hissi duymaya başlıyorsunuz.ve bu sarsılmaz güven duygusunun size kattığı duyguyu hayatınızın her alanında duymak görmek istiyorsunuz.işte bimleşmek bu noktada başlıyor.
bimleşmek sadece perakende sektörüyle sınırlı bir kavram değil.spordan siyasete her alanda bimleşmenin etkilerini görmek mümkün.geçtiğimiz on yıllık ak parti iktidarı bunun en güzel örneği kanımca.düşünün bir siyasi parti sürekli bozulan koalisyon hükümetleri ekonomik kriz terör vs ortamından sonra tek başına iktidar oldu.birden bambaşka bir döneme girildi.çoğu insan siyasi görüşüne uymasa da bu partiye oy vermeye başladı.amaç istikrarın sürmesiydi.insanlar güvende olmak istiyorlardı.ve istediklerini aldılar.evet gerçekten de durum eskiye göre daha iyiydi.parti vaadettiklerini vizyonunu halka güzel biçimde sundu.halk da bu vizyonu alıp sahiplendi.ve yıllar geçtikçe bu kitlelerin önemli bir kısmı oy verdiği partiye benzemeye başladı.ak parti benzeri olmayan bir şey yaparak kitlelere göre siyaset yapmanın ötesine geçti. artık o kitlelere göre değil kitleler ona göre davranıyordu.bu çoğu zaman planlı bile değildi.sarsılmaz güven duygusunun yarattığı bir tür genel konsesus duygusu yüzünden kendiliğnden ortaya çıkıyordu.kendinze bakın ve gözlerinizi kaçırmadan söyleyin bugünkü halinizle on yıl önceki haliniz arasında hiç mi fark yok.evet var.artık hepimiz biraz daha domestik biraz daha mütedeyyin biraz daha muhafazakarız.ve bu hükümetin doğrudan bize dikte ettiği bir durum da değil.çoğu zaman bu durumun doğrudan planlandığı da sanmıyorum.evet belki çok ince bir toplum mühendisliği var.ama her durumda mı? ya da belki sadece patronu hastalanınca biz hasta olduk diyen amerikalı siyah köleler gibiyiz.ya da bimleşiyoruz.ve belki bu o kadar da kötü bir şey değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder