23 Kasım 2011 Çarşamba

"what if..."


what if ? ya eğer? yani "şu olay ya öyle değil de böyle olsaydı şimdi nasıl olurdu?" diyerek girişilen tarihi akıl yürütmeler.tarihi olaylara farklı bir perspektifle bakmak ve bir nevi alternatif tarih yazıcılığı.yakın zamanda popüler olan "alternate history" çalışmalarının ortak adı.2. dünya savaşını almanlar kazansaydı dünya şimdi nasıl bir yer olurdu ya da amerikan iç savaşını konfederasyon kazansaydı?peki ya sovyetler birliği yıkılmasaydı?ya da napolyon rusya üzerine yürümeseydi?hitler hiç doğmasaydı?bu ve bunun gibi sorulara cevap arayan cevap ararken tarihsel olaylar üzerinde yeniden düşünen tarihsel alternatifler oluşturan çoğu zaman öğretici olabilen zevkli fikir jimnastiği çalışmaları.çoğu zaman diyorum çünkü eğer abartılırsa yoğun bir anakronizme kapılıp hiç bir amaca hizmet etmeyen saçma sapan bir şeye dönüşebime tehlikesi de var.(1800lerin napolyon savaşlarından bahsederken sürerdim ingilizlerin üzerine tankları uçakları tadında saçmalamalara yol açma ihtimali de her zaman var eğer konuya hakim kişilerle yapılmıyorsa)






aslında bize çok uzak olmayan bir kavram "alternate history".pek çoğumuz ilk veya ortaokulda eğer atatürk olmasaydı neler olurdu konulu bir kompozisyon yazmışızdır büyük ihtimalle alternatif tarih yazıcılığı içinde olduğumuzu fark etmeden.aslında çoğu zaman güncel siyasette karşımıza çıkan atatürk sağ olsaydı tartışmalarını da yine bu alternatif tarih başlığı altında değerlendirebiliriz.
şu an internette pek çok "alternate history" sitesi forumu vb rastlayabilirsiniz.sıkı takipçileri var ve pek çok insan için ciddi bir uğraş alanı. konuyla biraz ilgiliyseniz başından saatlerce kalkamayabileceğiniz arşivlere sahip bu sitelerin pek çoğu.yeri gelmişken "alternate history" ile ilgili genelde bilimkurgunun bir alt dalı olarak görülen bir roman janrı olduğunu ve yine bu romanlardan beslenen pek çok film çekildiğini de belirteyim.daha sonra bunlarla ilgili örnekler vermeye çalışıcam.

bugün tarih dersinden çıktıktan sonra kafam adeta deli gibi "what if?" "what if?" diye zonkluyordu.osmanlının son günlerini işlemiştik.ders sırasında kafamda pek çok alternatif senaryo canlanmıştı.çok uzatmayım eve gelirken biraz da zamanım olduğu için oturup bol bol fikir jimnastiği yaptım.





osmanlının son günlerinde osmanlı aydının zihin dünyasına ve siyasi arenaya genel olarak 3 siyasi grup halimdi.ve hepsinin beğenin ya da beğenmeyin o günün şartlarına cevap verebilen sağlam temelleri olan ve işleyebilecek siyasi vizyonları vardı.ilk grup ingiliz etkisindeki liberal aydınların oluşturduğu itilaf ve ahrar partileriydi.ikinci grup alman ekolünden gelen ve genelde türk milliyetçisi olarak tanınan ancak gerektiği zaman dini argümanları da kullanmaktan geri kalmayan ittihatçılardı.bunun yanında pozitivist bir yanları da vardı ittihatçıların.ilk bakışta senkretik gibi görünen bu yapı 19. yüzyıl türk aydının karışık kafasını da gösteren önemli bir ayrıntı olmanın yanında aslında genel olarak türk milliyetçiliğine dayanmaktaydı.(dağılmalarla birlikte giderek küçülen imparatorlukta türkler yüzde olarak daha büyük payı oluşturmaya ve artık kendilerini artık devletin daha "asli" unsuru olarak görmeye başlamışlardı.devşirme sistemi çoktan ortadan kalktığı için zaten "etnik türk"ler artık siyasi kadrolara daha çok hakimdi.ancak türk aydını daha büyük bir dönüşüm istiyordu.ekonomi ticaret vb sahalarda söz sahibi olmak istiyordu.özetle türkler yarı sömürge tipi yapının dağılmasını ve modern bir ulus olarak dünyada yerlerini almak istiyorlardı.ittihatçılar biraz kafaları karşık olmakla birlikte bu grubun sözcülüğünü başarılı bir şekilde yaptıkları için giderek güçlendiler.özellikle sivil ve askeri bürokrat çevrelerinde.çünkü toplum yapısı nedeniyle etnik türklerin en güçlü olduğu ve olabileceği alanlar bunlardı).üçüncü grup ise sultan 2.abdülhamitin manevi önderliğinden güç alan ama çoğu zaman onunla organik bir bağı da bulunmayan islamcı aydınlardı.

ikinci grup yani ittihatçılar osmanlının son günlerinde yönetimi ele alıp ülkeyi birinci dünya savaşına sokmuşlar ve 1918de osmanlı devletinin şeklen olmasa da fiilen son bulmasına yol açmışlardı.yani kısaca ülkeyi batırmışlardı.ancak ittihatçılar sanılanın aksine o kadar salak insanlar değillerdi.hatta hiç değillerdi.(daha sonra genelde ermeni techirine bulaşmamış ittihatçılar arasından çıkan cumhuriyetin ilk siyasi kadroları bir ulus yaratma becerisine sahip olduklarını pekala göstermişlerdi çünkü.) sadece yanlış ata yani almanyaya oynamışlardı.aslında içinden geldikleri militarist siyasi yapı başka ata oynamalarına da müsade etmiyordu pek.oldum olası ingilizlerle araları pek iyi olmamıştı.alman yanlısı bir siyasi hareket olarak olagelmişlerdi çünkü.
peki ya sorusu burda geliyor.peki ya yönetimi ittihatçılar değil de islamcılar ya da liberallerele alsa şimdiki türkiye nasıl bir yer olurdu?

mesela liberalleri ele alalım.prens sabahattin ve tayfası için almanyanın o katı militarist yapısı pek uzlaşılabilecek bir yapı değildi.bu nedenle liberaller iktidarı o dönem için ele geçirseler büyük ihtimalle savaşa almanyanın yanında girmezlerdi.ya ingilizlerin yanında yer alırlardı.ya da ingilizler rusları kızdırmamak için osmanlıyı yanına almazdı tarafsız kal derdi.zaten osmanlı ordularının balkan cephesinde yapabilceği bir şey de yoktu.ingilizler efektif olarak bir faydası olmayacağı için osmanlıyı savaş dışında tutmak isterlerdi.sonuçta osmanlı devleti 1. dünya savaşını ya galip tarafta bitirirdi ya da tarafsız bir ülke olarak.yani 1918 gibi erken bir tarihte yıkılmazdı ancak 30ların çalkantılı dünyasına geldiğinde  büyük ihtimalle zayıflamış yapısıyla pek sağlam çıkamazdı buradan.her halükarda ancak bir iki on yıl ayakta kalırdı.ya da belki 20lerde sovyet rusyaya karşı kullanılmak için biraz güçlendirildi.ve belki 50lere kadar sembolik de olsa gelebilirdi.ya da kimbilir belki hala ayakta olurdu.tabiki yien sembolik ve oldukça küçülmüş bir şekilde.çok gevşek ve sadece şeklen bir federasyon biçiminde.

gelelim islamcılara.türk tarih ders kitapları her ne kadar ümmetçilik anlayışı arapların bizi birinci dünya savaşında sırtımızdan bıçaklamasıyla bitti dese de aslında arap ayaklanmasının osmanlı arap toplumu içinde çok geniş destek bulmadığını (özellikle yerleşik ve kentli araplarda) ve aslında arapları kışkırtan en önemli etkenlerden birinin de ittihaçı hükümetin türkçü ve pozitivist politikaları olduğunu biliyoruz.yani islamcı bir hükümet pekala osmanlı araplarını ülke içinde tutmayı başarabilirdi.abdülhamitin tarafsızlık politikası nedeniyle birinci dünya savaşına yüzde 99 girmezlerdi.bu nedenle yine 1918deki gibi erken bir çöküş yaşanmazdı.ancak gelecekte ırak gibi önemli petrol alanları üzerinde pek söz sahibi olunabileceğini  de sanmıyorum.sanırım osmanlıya olsa olsa suriye ve belki de hicaz bölgesi kalabilirdi.1950lerden sonraki arap kıpırdanmalarından sonra büyük ihtimalle oralar da giderdi.ama en azından birinci dünya savaşı gibi trajik bir olay yaşanmazdı.ve osmanlının çözülmesi biraz daha zamana yayılan daha kansız bir ayrılma olabilirdi.halifelik manevi önderliğinde bir tür kültürel ve ekonomik birlik benzeri bir yapı belki günümüze kadar gelebilirdi.en azından araplarla türkler arasında şimdiki gibi zaman zaman nefrete varan ilişkiye nazaran  çok daha yumuşak ve sevecen bir havanın olacağını sanıyorum.

gelelim yine türk milliyetçilerine.aslında ittihatçılar bir şekilde savaş dışında kalmayı başarabilirlerdi.bu ihtimalden yola çıkılacak olursa osmanınlının birinci dünya savaşına hiç girmediğini düşünelim.başta türk milliyetçisi bir hükümet var.ancak almanyanın savaşı kaybettiğini görünce büyük ihtimalle milliyetçilik dozunu hafifletip yüzünü daha çok batı avrupaya dönecekti.ittihat ve terakki biraz daha merkez partisi görünümüne kayacaktı.tabi yine o padişahlık makamıyla olan o çatışma durumu devam edecekti siyasetin doğası gereği.ancak bu daha çok tatlı bir sürtüşme biçiminde olacaktı bu.büyük ihtimalle abd'de olduğu gibi iki partili bir yapımız olacaktı.saraya yakın biraz daha liberal bir partiyle biraz daha merkez sağ partisi görünümündeki ittihatçılar arasında cumhuriyetçi demokrat çekişmesi gibi tatlı bir rekabet oluşacaktı.kısaca siyaset daha normalleşecekti.ittihatçıların diktatörlük heceslisi yanları biraz törpülenecekti çünkü almanya dünya siyasetinde bir 20 yıl daha var olmayacaktı.biraz daha ileriye gidelim.ikinci dünya savaşı.dünya yine kaynamaya başladığında büyük ihtimalle osmanlıdaki suni istikrar çok geçmeden sona erecekti.sanırım bir itilafçı-ittihatçı iç savaşı yaşanır ( ispanya iç savaşı benzeri) ittihatçılar galip gelirse türkiye almanya itilafçılar galip gelirse ingiltere yanında savaşa girerdi.tabi ayak üstü bu kadar geleceğe dönük çıkarımlar yapmak mümkün değil.bütün değişkenlerin tek tek incelenmesini gerektiren uzun bir araştırmaya gerek var.

şöyle bir bakıyorum da genelde bu fikir yürütmelerin çoğu osmanlı biraz daha nasıl yaşardı ekseninde.çünkü çoğu türk hayatının bir döneminde mutlaka ya acaba osmanlı yıkılmasaydı nasıl olurdu şimdi diye en az bir kez düşünmüştür.akademik çevreler de dahil yapılan bu fikir yürütmelerinin çoğu bu yüzden bu minvalde.çünkü türkün zihninde osmanlı kaybedilmiş bir cennet olma özelliğini hala koruyor.az ya da çok bir nebze hepimizde var bu geçmişe özlem.zaman zaman tv dizileriyle açığa vuruyoruz da bunu zaten.aslında çoğu zaman milliyetçilik dozu öyle aşırı yüksek olmayan çocuksu hayal kurmalar bunlar.ama gözümüzden kaçan gerçekler var.osmanlısnın son zamanları hiç de "işin içinden çıkılabilcek" durumda değildi.ittihatçılar da aslında bunun farkındaydılar ve son bir kumar birinci dünya savaşına girdiler.zarlar onları sevmedi.ama kazanan tarafta olsalardı dahi devlet daha en fazla ne kadar  yaşayabilirdi ki?aslında düşünüyorum da son elli yılında yaşanan krizler göz önüne alındığında sanırım bir savaşa bile ihtiyaç duymadan yıkılırdı osmanlı.aslında bütün bu fikir akımları ülkeyi biraz olsun daha ayakta tutmak için ortaya atılmıştı.hiç biri devlet yıkılsın istemiyordu.(aynı zamanlarda ortaya çıkan rusyadaki devrimci hareketle en büyük farkı da buydu osmanlı aydınlarının onlar yıkıp yenisini kurmak istierken osmanlı aydını genelde devlet nasıl daha uzun süre devam edebilir düşüncesi üzerinde kafa yormuştu) yani hangisi iş başına gelse kendince ülkenin menfaatleri için bir şeyler yapacaktı.ancak çok süpriz bir gelişme olmazsa büyük ihtimalle yıkılacaktı devlet.çünkü yürümeyen işlemeyen bir şeyler vardı.bu akımlar da zaten bu işlemeyen sistem yüzünden ortaya çıkmamışlar mıydı?ekonomik açıdan yarı sömürge olmuş sanayisi olmayan aydınla köylüyle azınlıkla arası kötü biraz ingiliz iteklemesiyle 1850lerden sonra zorla ayakta kalabilmiş bu yapının birinci dünya savaşından galip bile çıksa günümüze gelebileceğine ihtimal vermek zor.bir zamanlar şöyle bir şey okuduğumu hatırlıyorum:"tarihte her şey olması gerektiği gibi olur.aksi düşünülemez."sanırım doğru.yani her sonuç kendini oluşturan diğer sonuçlara bağlıdır bu nedenle oluşturacağı sonuçlar kestirilebilir hatta kesindir.ama yine de biraz fikir yürütmekten kimseye zarar gelmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder